Adaçayı, 35-70 santimetre arasında boylanabilen, mor çiçekleri ve beyaz tüylü yaprakları ile dikkat çeken, acı tadı ve keskin kokusu ile bilinen bir bitkidir. Güneşi seven bu bitki, don ve aşırı soğuk bölgelerde yetişmez, çayırlarda ve korunaklı yerlerde yetişmeyi tercih eder. Çiçek açtığında çevresine keskin bir koku yayar. Yaprakları griye yakın yeşil renkte olup, üzerlerindeki damarlar belirgindir. Adaçayı, tarih boyunca hem gıda hem de sağlık amaçlı kullanılmıştır. Özellikle Batı ve Güneybatı Anadolu'da bolca yetişir ve çay olarak tüketilir. Bu bitkinin içerdiği östrojen sayesinde, kadınlarda küçülen göğüslerin yeniden büyümesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Adaçayı, toplama ve kurutma işlemleri için genellikle Mayıs ve Haziran aylarında tercih edilir. Etken maddeleri öğlen saatlerinde en yüksek seviyeye ulaşır ve bu da kadınlarda oluşan sıkıntılara oldukça faydalıdır.

Adaçayı, içerdiği östrojen nedeniyle kadınlarda menopoz döneminde yaşanan terlemeyi azaltarak bu dönemi daha rahat geçirmelerine yardımcı olur. Avrupa'nın çeşitli üniversitelerinin yaptığı bilimsel çalışmalar sonucunda, adaçayının ilaç olarak kullanılmasında bir sakınca olmadığı kanıtlanmıştır. Kadınlarda görülen östrojen eksikliğinden kaynaklanan menopoz belirtilerini hafiflettiği tespit edilmiştir. Günlük yaşamda iki fincan adaçayı içilmesinin vücudun östrojen dengesini koruduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Adaçayı, östrojen içeriği nedeniyle erkekler için güçlü bir uyarıcı etkisi göstermiş ve uyku düzeni bozuk olanlara fayda sağlamıştır. Adaçayı hazırlamak için bir su bardağı sıcak suya bir tatlı kaşığı adaçayı eklemek yeterlidir. Ancak tüm bu yararlara rağmen, adaçayının sağladığı östrojen hormonu nedeniyle, hamile kadınların kullanması önerilmez. Ayrıca sara hastaları, emziren anneler, çocuk yapma yaşına gelen kadınlar, kalp hastaları, tansiyon hastaları ve küçük yaştaki çocukların adaçayını aşırıya kaçmadan tüketmeleri önerilmektedir.